Hedefimiz; Veremsiz Bir Dünya, Veremsiz Bir Türkiye!
Tüberküloz
(Verem) Mycobacterium tuberculosis complex’in yol açtığı, enfekte dokularda
granülomların varlığı ile karakterize, başta akciğerler olmak üzere, solunum
yolunu veya diğer organları tutabilen bir enfeksiyon hastalığıdır.
Tüberküloz hastalığının belirtileri genel
yakınmalar ve akciğere özgü yakınmalar olmak üzere iki grupta toplanabilir.
Akciğer dışı diğer organ tutulumu varsa tutulan organa özgü bulgular görülür.
Genel yakınmalar; özellikle akşama doğru
yükselen ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizliktir.
Akciğere özgü yakınmalar ise iki-üç haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma,
değişken miktarlarda kan tükürme, göğüste ve sırtta ağrı, nefes darlığı ve ses
kısıklığıdır.
Yakınmalar genellikle hafif başlar, yavaş
ilerler. Hastalar bu yakınmaları başka nedenlere bağlayabilir ve doktora geç
başvurabilir. Bu durum hastalığın daha çok yayılmasına ve tutulan organın daha
fazla tahrip olmasına sebep olur. Bu arada hasta çevresine basil saçar ve daha
çok kişinin infekte olmasına neden olur.
İki haftadan uzun süren öksürük ve
ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, istahsızlık, halsizlik gibi şikayetleriniz
varsa lütfen en kısa zamanda en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz!
Tüberküloz (Verem) önlenebilir ve
tedavi edilebilir bir hastalıktır!
2-3
haftadan uzun süren öksürük şikâyeti olan ve akciğer bulguları antibiyotik
tedavisi ile düzelmeyen hastalarda Tüberküloz araştırılmalıdır.
Solunum ve damlacık yolu (öksürme, hapşırma
vb.) ile bulaşan hastalıklardan korunmada basit
kişisel önlemlerin alınması bulaşıcı hastalıkları önemli ölçüde
azaltmaktadır.
Öksürüğünü
Kapa!
Tüberkülozdan korunma, toplum sağlığını
ilgilendiren önemli bir konudur. Tüberküloz basiliyle karşılaşma sonucu gelişen
enfeksiyon, vücut direncinin düştüğü durumlarda aktif hastalık gelişimine yol
açar. Birincil koruma; enfeksiyon gelişiminin önlenmesi, ikincil koruma ise aktif
hastalığa dönüşümün önlenmesidir.
Tüberkülozun kesin tanısı bakteriyolojik
olarak konulur. Hastanın değerlendirilmesinde kapsamlı bir tıbbi yaklaşım
gerekir: hastanın öyküsü, fizik bulguları, akciğer filmi, tüberkülin deri testi
(TDT) ve İnterferon Gama Salınım Testi ile hastalıktan şüphelenilir ve
bakteriyolojik ya da histolojik inceleme ile tanı kesinleştirilir.
Öykü
(Anammez):
Akciğerle ilgili bulgular:
- Öksürük,
balgam, hemoptizi: İki haftadan uzun süren her öksürükte tüberkülozdan
şüphelenilmelidir. Öksürük, çoğu zaman balgamla birlikte görülür; bazen
kanlı olabilir.
- Göğüs
ağrısı, sırt ağrısı, yan ağrısı: Plevra tutulumu olduğunda solunumla
değişen ağrı olur.
- Nefes
darlığı: Lezyonların yaygın olduğu ya da plevra sıvısının fazla olduğu
durumlarda görülür.
- Ses
kısıklığı: Larinks tutulumunda görülür.
Genel bulgular: Halsizlik, çabuk
yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo almada duraklama, ateş, gece
terlemesi gibi bulgulardır. Genel olarak ateş aralıklıdır; sabahları yoktur,
akşam yükselir, gece terlemeyle birlikte düşer.
Yukarıda sayılan bulguların biri ya da
bir kaçı bulunan kişilerde akciğer tüberkülozundan şüphelenmek gerekir.
Hastanın TB açısından riski artıran bir
sağlık sorununun olup olmadığı da sorgulanmalıdır: Özgeçmişinde diyabet,
bağışıklığı baskılayacak hastalık ya da tedaviler, meslek anamnezinde silikoz
gibi. Ayrıca hastanın son 2 yılda yaşadığı yerler öğrenilmelidir.
TB hastalığı ya da şüphesi olan
kişilerde, önceden TB hastalığı geçirip geçirmediği öğrenilmelidir. TB hastalığı
geçirmişse, tarihi, tanının nerede konulduğu, tedaviye kimin başladığı,
başlangıçta balgamda basil olup olmadığı sorulur. Hastalığı döneminde
kullandığı ilaçlar ve süresi sorulur.
Fizik Muayene:
Akciğer tüberkülozunda fizik muayene
bulgusu olmayabilir. Seyrek olarak lokalize raller ve öksürük sonrası raller
olabilir. Konsolidasyon varlığında bronşiyal sesler duyulabilir. Plevra sıvısı
ya da plevra kalınlaşması bulguları olabilir. Hepatomegali, splenomegali
erişkin tip tüberkülozda nadirdir. Uzun sürmüş hastalıkta çomak parmak
olabilir. Hastaların yarıdan çoğunda ateş saptanır. İlerlemiş hastalıkta genel
durum bozukluğu, kaşeksi ve dispne görülebilir. Bazen hastalarda eritema
nodozum, fliktenüler konjonktivit, lenf bezi büyümesi saptanabilir.
Her hastanın değerlendirilmesinde fizik
muayene zorunludur. Fizik muayene, TB hastasında, hastalığın ayırıcı tanısı
açısından da gereklidir. TB tedavisini etkileyebilecek diğer sağlık sorunlarını
saptamada ve hastanın genel durumunu değerlendirmede de fizik muayene yardımcı
olur.
Radyoloji:
Akciğer grafisini değerlendirmeden önce
filmin uygun teknikle çekilmiş olmasına dikkat etmek gerekir. Filmin dansitesi
iyi olmalı, simetrik çekilmeli, akciğerleri içermeli, hasta derin inspirasyon
yapmış şekilde çekilmelidir. Filme ait teknik sorunlar yanlış okumalara neden
olabilir.
Akciğer tüberkülozunda hemen daima
radyolojik bulgu vardır. Nadiren film normal de görülebilir.
Primer tüberkülozda genellikle orta ya
da alt zonlarda infiltrasyon olur; birlikte aynı taraf hilus lenf bezleri
büyür. Büyüyen lenf bezleri bası yaparak atelektazi yapabilir. Konsolidasyon,
plörezi görülebilir. Miliyer tutulum olabilir. Eğer primer olay, hücresel
bağışıklık geliştikten sonra sürerse kavite olabilir. Bu duruma
"ilerleyici primer tüberküloz" denir.
"Erişkin tipi akciğer
tüberkülozu"nda üst loblarda infiltrasyonlar, kaviteler ve fibrozis
görülebilir. Yıkım ve fibrozise bağlı hacim kaybı sıktır. Bu lezyonlar tek ya
da iki taraflı olabilir. En çok üst lopların apikal ve posterior ile alt lopların
superior segmentleri tutulur. Atipik bulgular olabilir; bunlar, alt lob
tutulumları, plevra efüzyonu, miliyer gölgeler, kitle lezyonları, mediastende
büyümüş lenf bezleri, pnömotorakstır; kavite sık görülmez. Bu atipik bulgular
genellikle diyabet, böbrek yetmezliği ve HIV pozitifliği gibi bağışıklık
sistemi bozukluğu olan hastalarda görülür.
Akciğer radyolojisinde, lezyonlar
tüberkülozu düşündürebilir; fakat tüberkülozda görülen lezyonlar başka birçok
hastalıkta da vardır. Yalnız radyoloji ile tüberküloz tanısı konulamaz.
Tüberkülin
Deri Testi (TDT) ve İnterferon Gama Salınım Testleri (İGST):
TDT ve İGST, tüberküloz basili ile
enfeksiyonu gösterir; hastalığı göstermez. Bu testler, TB basiline bağlı geç
tip aşırı duyarlılık sonucu pozitif olur. Çocuk tüberkülozu tanısında tanıya
yardımcı olabilir. Erişkinde ise tanıdaki değeri düşüktür. BCG aşısı ile TDT
pozitifliği arttığı için, BCG aşısının rutin uygulandığı ülkemizde bu test
genellikle pozitiftir. Tüberküloz hastalarında TDT ya da İGST negatif de
olabilir.
Bakteriyoloji:
Tüberkülozun kesin tanısı
bakteriyolojiktir. Tüberkülozdan şüphelenilen hastalardan usulüne uygun üç
balgam örneği alınır. Balgam çıkaramayan hastalarda balgam indüksiyonu ya da
açlık mide suyu incelenir. Bu yolla da örnek alınamazsa bronkoskopik lavaj
sıvısı bu amaçla kullanılabilir.
Balgam tetkiki için hastadan 3 örnek
alınması önerilir. İdeali, üç gün sabah kalkar kalkmaz çıkarılan ilk balgamın
incelenmesidir, gece boyunca bronşlarda biriken balgamda basil daha iyi
gösterilir. Bu mümkün değilse, hastanın ilk gün anlık balgamı alınır, o akşam
ikinci ve ertesi sabah üçüncü balgamını getirmesi istenir.
Balgamlar öncelikle yayma ile
incelenmelidir. Teksif olanağı olan yerlerde, mikroskobik inceleme balgam
teksifi ile yapılmalıdır. Materyalin kalan kısmı kültür için Bölge Tüberküloz
Laboratuvarına ya da kültür yapılabilen bir laboratuvara gönderilmelidir.
Yaymada görülen aside dirençli basiller (ARB) tüberküloz dışı mikobakterilerle
de olabilir. Bu nedenle pozitif kültür TB tanısını kesinleştirir. Ayrıca, yayma
negatif hastalarda da pozitif kültür tanıyı kesinleştirir.
Ülkemizde her hastaya tedavi
başlangıcında kültür ve ilaç duyarlılık testi (İDT) yapılmalıdır. Başlangıçta
İDT yapılan ya da yapılamayan hastada 3 ay ve sonrasında yeniden kültürde üreme
olursa, İDT tekrar yapılır.
Ülkemizde Tüberküloz (verem)
hastalığının tanı ve tedavi hizmetleri ücretsidir!
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından
Tüberküloz (verem) kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi Doğrudan
Gözetimli Tedavi (DGT) dir. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca
ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da gözetmen eşliğinde içmesi tedavi
başarı oranlarını artırmaktadır.
Doğrudan Gözetimli Tedavi - DGT
Nedir ve Neden Gereklidir?
Verem hastalığı hava yolu ile bulaşan bir hastalıktır.
Hasta ile aynı havayı/ortamı belirli bir süre paylaşmak verem hastalığının
bulaşmasına yol açmaktadır. Toplumda enfeksiyonun yayılmasını engellemek için
mutlaka bulaştırıcı olguların tedavi edilmesi gereklidir.
DGT uygulamasının temel nedeni, hastaların
genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının tedavileri en az
6-8 ay (ilaç direnci olan vakalarda bu süre uzayabilir) olmak üzere uzun bir
zaman almaktadır. Tedavi sürecinin uzun olması ve tedaviye başladıktan sonra
hastaların bir-iki hafta içerisinde iyileşme belirtileri göstermelerinden
dolayı verem hastaları tedavilerini yarım bırakabilmektedirler. Böylece
hastalarda nüks, çok ilaca dirençlilik, kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar
görülebilmekte, tedavi süreci uzayabilmekte ve bu hastalar hem kendileri
iyileşememektedir hem de toplum açısından bulaş kaynağı olmaktadır.
DGT uygulamaları ile tedavi başarısı ve kür
oranları artarken hastalık insidansı düşmektedir. Ayrıca bununla birlikte nüks
oranları, ilaç direnci oranları da düşmektedir. Etkili ve başarılı bir tedavi
için, aktif olarak hastalara ilaç içirmek yani Doğrudan Gözetimli Tedavi-DGT
gereklidir.
Doğrudan Gözetimli Tedavi Nasıl
Uygulanır?
Ülke genelinde Sağlık Bakanlığı Tüberküloz
Daire Başkanlığı, il düzeyinde ise İl Sağlık Müdürlükleri, verem kontrolü
hizmetlerini yürütmektedir. DGT'nin planlama, uygulama ve denetiminden il
düzeyinde İl Sağlık Müdürlükleri sorumludur. İl Sağlık Müdürlükleri DGT'nin
amacına uygun ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için İl Verem Kontrol Birimi
oluşturur ve bu birimler verem savaşı faaliyetlerinden sorumlu olur.
DGT uygulamalarında verem hastası DGT
gözetmeni eşliğinde günlük ilaçlarını içer. Bu uygulamanın sonunda hasta ve
gözetmen tarafından ilgili form doldurularak imzalanır. DGT gözetmeni hastanın
tedaviye uyumuna destek olur. Hastaya ilaçlarını içiremediği günleri de kayıt
altına alarak ilgili birimlere bildirir. Böyle bir durumda ilgili aile hekimi
veya dispanser hekimi hastaya ilaçlarını alması konusunda olumlu telkinlerde
bulunmalıdır.
Doğrudan Gözetimli Tedavide Hasta
Hakları ve Sorumlukları
Verem hastalarına tedaviye başlanırken
ilaçlarını gözetimli olarak içeceği konusunda sağlık personeli tarafından
bilgilendirme yapılır. Daha sonra hastanın da görüşleri doğrultusunda kendisine
özel bir gözetim planı yapılır. Bu gözetim planı yapılırken hastanın ikamet
ettiği yer, yaşı, cinsiyeti, işi ve diğer özellikleri göz önünde bulundurulur.
Dispanserlere yakın olan ve ulaşım zorunluluğu
çekmeyen hastaların ilaçları dispanserlerde bir sağlık görevlisi kontrolünde
verilir. Eğer hastanın dispansere gelmesi zor ise bu durumda hasta ile
görüşülerek ona en uygun yerde (evi ya da ortak bir mekân belirlenebilir)
ilaçları verilir. Eğer hasta dispansere değil de herhangi bir başka sağlık
kuruluşuna yakınsa (örneğin aile hekimliği) DGT uygulaması ilgili merkezde de
yapılabilir. Herhangi bir sağlık kuruluşunun bulunmadığı daha küçük yerleşim
birimlerinde ise DGT uygulaması öğretmen, imam, bakkal, muhtar gibi gözetmenler
eşliğinde uygulanabilir.
DGT uygulamasında DGT uygulanan hasta eğer
ilacını zamanında içmeye gelmezse gözetmen mümkünse hastayı arar, sorun varsa
aynı gün hastanın ilacını almadığının bilgisini sorumlu hekime haber verir.
Hasta arka arkaya ilacını almadığı takdirde ailesiyle birlikte çağrılarak
gerekli bilgilendirme yapılır.
DGT uygulanan her hastaya ayda bir kez kontrol
tetkikleri yapılır. Hastanın balgam yaymasına bakılır, hastanın şikâyetleri
sorulur ve varsa yakınmaları hakkında bilgi alınır, gerekli olduğu durumlarda
akciğer filmi çekilir ve DGT uygulaması hakkında bir sorununun bulunup
bulunmadığı araştırılır. Eğer DGT uygulamasında hasta tarafından sıkıntılar
tespit edilmişse bu sorunlar ortaklaşa ortadan kaldırılmaya çalışılır.
Günümüzde DGT, Dünya genelinde farklı
özellikleri olan birçok ülkede tüberküloz tedavisinde başarıyla uygulanan bir
yöntemdir. Ülkemizde; hastaneler, dispanserler, aile sağlığı merkezleri gibi
tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında tüberküloz tedavisinde standart yaklaşım DGT
dir.
Verem Savaş İle İlgili Dökümanları İndirmek İçin Lütfen Tıklayınız.